İlkgün Demir

İlkgün Demir

[email protected]

"Tasavvuf felsefesindeki Hiç'liğe Sartre'ın bakış açısı " (4.Bölüm )

27 Aralık 2023 - 18:24

Sartre der ki ; (4)
 
İnsanın „kendisini, kuşatan„ varlığın ortasında ortaya çıkışı, bir 
dünyanın keşfedilmesini sağlar. Ama bu ortaya çıkışın özsel ve öncelikli anı, 
olumsuzlamadır (Sartre, 2011: 73-74).
Kendi için varlık Sartre için bir hiçliktir. Kendi varlığının dışındaki varlığı varlık 
durumuna getiren bilinç, kendi varlığını hiçliğe indirgemeye çalışmaktadır. Hiçlik, ancak (insanla) insanın sahip olduğu bilinç aracılığıyla bu yeryüzüne gelmektedir. Hiçlik varlığa angajedir ve varlığın bağrında bulunmadan anlaşılması imkânsızdır. O daima varlığın olumsuzluk halidir; dolayısıyla, hiçlik varlığa ihtiyaç duyar. Varlıkla hiçlik arasında bir öncelik sonralık vardır: “…varlık hiçlikten öncedir ve hiçliği kurar.” (Sartre, 2011: 64). 
Buraya baktığımız vakit hiçliğin gücünü varlıktan aldığı anlamı çıkmaktadır. “hiçlik varlığa musallat olur” ifadesi bunu doğrular niteliktedir. Muhakkak varlık kendini kavramak için hiçlik kavramına ihtiyaç duymaz fakat:
“... olmayan hiçlik (le néant qui n„est pas), (olmadığı için) ancak ödünç alınmış bir 
varoluşa sahip olabilir: hiçlik, varlığını varlıktan alır; onun sahip olduğu varlık 
hiçliği ile ancak varlığın sınırları içinde karşılaşılır; ve varlığın tümden yok oluşu varlık-olmayanın saltanatının başlangıcı değil, tersine, hiçliğin de aynı anda silinip
gidişi olur: Varlık olmayan ancak varlığın yüzeyinde vardır.” (Sartre, 2011: 65).
Varlıkla varlık olmayan arasındaki ilişkiyi hiçlik üzerinden, dolayısıyla insanı, “hiçliği 
dünyaya getiren varlık” olarak anlayan ve açıklamaya çalışan Sartre„ın gene insanın hiçlikle olan temel bağlantısına dair vurgusunu, insana ilişkin olarak sık sık kullandığı “ne ise o olmayandır” ifadesinden çıkarsamak olanaklıdır. Dolayısıyla insan, olmak istediği ve hala olamadığıdır. Şu anda olduğu şeyi, birazdan aşacak olandır (Karakaya, 2004: 78). Yani henüz 
olmadığı şey olacak ve bundan ötürü olduğu şeyin ötesine geçecektir. İnsan varoluşuna ilişkin bu durum süreklilik arz eder. Hal böyle olunca, Sartre„a göre insan varlığının aslen var olmadığını söylemek olanaklı hale gelir; çünkü nesnelerin olumluluğunun tam ortasında insan, hiçliğini sırtlayandır (Karakaya, 2004: 78). Çünkü insan hiçlikle doludur ve bundan dolayı özgür olmaya muhtaçtır (Biemel, 1984: 141). Hiçliğin dünyaya gelmesine aracı olan varlık, kendi için varlıktır; yani insandır (Copleston, 2010: 20). Dolayısıyla ancak bu hiçlik sayesinde insanın özgür olduğu söylenebilir. Özgürlük insanın özünden önce gelerek onun kendi özünü oluşturmasına imkân tanır. Hiçliğin kendine has bir varlığı yoktur; dolayısıyla varlık olmadan hiçlikten bahsedemeyiz. Aynı şekilde hiçliğin olmaması durumunda da insan, dünya ile arasındaki farklılığı göremez ve özgürlüğün bilincine ulaşamazdı. Kendini 
gerçekleştirmek zorunda olan insanın, bunu yaparken başvuracağı bir değer ya da mutlak merci olmadığı gibi, herhangi bir mazereti de yoktur; sorumluluk bütünüyle omuzlarındadır ve kararını yalnız başına vermek zorundadır. ”…hiçbir şey beni kendi kendime karşı güvenceye alamaz; olduğum bu hiçlik tarafından dünyadan ve özümden kopartılmış bir halde,dünyanın ve kendi özümün anlamını gerçekleştirmek zorundayım: buna mazeretsiz olarak tek başına ben karar veririm.” (Sartre, 2011: 92).
Özgürlük, tam da insanın yüreğinde oldurulan ve insan gerçekliğini olmak yerine 
kendini yapmaya zorlayan hiçliktir. İnsan gerçekliği için olmak kendini seçmektir: 
alabileceği ya da kabul edebileceği hiçbir şey ona dışarıdan da içeriden de gelmez. 
Hiçbir türden yardım olmadan, en küçük ayrıntıya varana kadar kendini varlık 
kılmanın dayanılmaz zorunluluğuna bütünüyle terk edilmiştir. Böylece özgürlük bir varlık değildir: insanın varlığıdır, yani insanın varlık hiçliğidir (Sartre, 2011: 560).
Sartre, olmak yerine oldurulan demekle, hiçlik vasıtasıyla kendini gerçekleştirmek ya 
da oluşturmak zorunda kalan insan varlığına işaret etmekte ve özgürlüğün verili bir durumun ifadesi değil ama özdeş doğası olmayan bir varoluşun olumsallığıyla ilgili olduğunu düşünmektedir. Hazır verili bir öz ile doğmayan insan için, olmak aynı zamanda kendini seçmek demektir. Bilinç, verili, hazır, olmuş bitmiş, tamamlanmış bir yapıda değildir; yani olmuş değil de oldurulacak olan, devingen bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla olduğu şeyin 
ötesine gitme olanağına sahip olan insan özgürdür ve bu özgürlük bizzat insan varlığının hiçliğidir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum