CHP İzmir Milletvekili Türeli'den OVP Açıklaması
EGEOLAY/EGEOLAY/CHP İzmir Milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu Sözcüsü Rahmi Aşkın Türeli 2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Program'ı (OVP) ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Editör: Ege Olay
07 Eylül 2024 - 18:22
Türeli yaptığı açıklamada;
Cumhurbaşkanı Yardımcısının başkanlığında Hazine ve Maliye Bakanı ve diğer bakanların katılımıyla orta vadeli program açıklandı. Bu Orta Vadeli Programın şu anda uygulanmakta olan ve önümüzdeki dönemde uygulanacak olan ekonomik ve sosyal politikaların çerçevesini çizen bir OVP olacağını anlıyoruz metni okuduğumuzda. Tabii henüz elimizde sadece sunuş var. Resmi Gazetede yayınlanınca politikaları ve makroekonomik rakamları ayrıntılı olarak göreceğiz. Fakat burada ilginç olan bir şey şu. Bu orta vadeli program sunuşuna bakıldığında önceki yıllarda hazırlanan orta vadeli programların adeta bir benzeri orta vadeli programla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
AKP’nin 20. OVP’si
Adalet ve Kalkınma Partisi 22 yıldır iktidarda ve bu 22 yılda 5 kalkınma planı ve 20 Orta Vadeli Program hazırlanmış fakat üzülerek belirtelim ki ekonominin yapısal problemleri çözülmemiş aksine ağırlaşmış. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu kriz var olan yapısal problemlerin üstüne uygulanan yanlış politikaların bir ürünü. Cumhurbaşkanının 2021 yılının eylül ayında gündeme getirdiği “faiz sebep, enflasyon sonuç” tezinin bugün Türkiye’yi getirdiği yer içinde bulunduğumuz derin ekonomik krizdir. Bu çerçevede 2021 Eylül ile 2023 Mayıs arası dönem düşük faiz ve artan kredi hacminin öncülük ettiği bir dönem ve bu dönem sorunların başladığı, dolar kurunun hızlı biçimde arttığı, enflasyonun yükseldiği, gelir dağılımı bozulduğu ve yoksulluğun hem yaygınlaştığı hem de derinleştiği bir dönemdi. 2023 Mayıs seçimleri sonrasında ise hükümetin birdenbire 180 derece bir dönüşle faizleri yeniden yükselttiği ve AKP iktidarı döneminde sıklıkla uygulanan ve bugün ekonomide yaşanan birçok sorunun müsebbibi olan sıcak para politikasına geri döndüğünü görüyoruz. Ekonomik kriz gelir dağılımını bozmaya ve yoksulluğu arttırmaya devam ediyor. Bu krizin yükünü bu ülkede yaşayan başta sabit gelirli kesim olmak üzere milyonlarca yurttaşımız üstlendi ve ne yazık ki üstlenmeye de devam edecek.
OVP’nin Makroekonomik Göstergeleri Tutarsızdır
Orta Vadeli Programının temel önceliği dezenformasyon yani enflasyonun düşürülmesi olarak tanımlandı. Bu sabah yapılan sunumda da bu öncelik altı çizilerek tekrarlandı. Şimdi burada OVP’nin temel makroekonomik göstergelerine kısaca değinmek istiyorum.
Büyüme
Orta Vadeli Program döneminde büyüme ortalaması % 4,5. Fakat ilginç olan geçen yıl hazırlanan OVP’de de % 4,5 idi. Burada tabi büyümenin hangi harcamalardan kaynaklandığını yani ne kadarı yurtiçi talepten kaynaklanıyor ne kadarı dış talep kaynaklı bunu bilmek ihtiyacımız var, fakat ne yazık ki bu konuda bir açıklama yapılmadı. Onun için orta vadeli programın Resmi Gazetede yayımlanmasını bekleyeceğiz Fakat şunu biliyoruz. Türkiye’nin büyüme yapısı özel tüketimin ve özel sabit sermaye yatırımlarının öncülük ettiği yurtiçi talebe dayalı bir yapı ve istisnai yıllar dışında dış talebin Türkiye’nin büyümesinde herhangi bir etkisi yok. Bununla birlikte hem Cumhurbaşkanı yardımcısının hem Hazine ve Maliye bakanının açıklamalarında şunu gördük. Büyümede dengelenme süreci diye söyleniyor bunu da işte dış talebin etkisinin artması ve yurtiçi talebin büyümeye katkısının azalması olarak söylüyorlar fakat bu sürdürülebilir değil. Belki 2024 yılı için geçerli ama sonraki yıllarda Türkiye’nin mevcut üretim yapısı ve ihracat yapısının özellikle ara malı ithalatına bağımlı olduğunu düşündüğümüzde ne yazık ki böyle bir şeyin gerçekleşmesi mümkün gözükmüyor. Dolar cinsinden milli gelir ve kişi başına milli gelir rakamları geçen yılki OVP ile ve 12. kalkınma planı ile uyumsuz. Bir örnek vermek isterim. Daha kalkınma planının hazırlanmasının üzerinden bir yıl geçti, planda kişi başına milli gelir 2028 yılında yani plan döneminin sonunda 17.554 dolar olarak öngörülmüştü. Orta vadeli programda 2027 yılında 20.420 dolar. Bu da aslında hazırlanan dokümanın ne kadar gayriciddi hazırlandığını ve buradaki rakamların ne kadar dayanaksız olduğunu bize gösteriyor. Ayrıca büyüme oranları ile enflasyon hedeflerinin çok ciddi anlamda uyumsuz olduğunu görüyoruz.
İstihdam ve İşsizlik
OVP sunuşunda ısrarla özellikle istihdam alanında büyük başarıların olduğu işsizlik oranlarından düştüğü söylendi. Geçen seneki orta vadeli program ki 2024-2026 yılları kapsıyordu üç yıldaki istihdam artışı 2 milyon 727 bin kişi olarak öngörülmüştü, yıllık artış yıllık ortalama artış 909.000 kişiydi. Bu sene ise 2025-2027 yıllarını kapsayan bu OVP de 2 milyon 273 bin kişilik bir istihdam artışı olacağını öngörülüyor, yıllık artış 758.000 kişi. Yani aslında geçen yıla göre baktığımızda OVP döneminde istihdam artışı daha düşük seviyelerde. Fakat ilginç olan geçen yılki OVP‘de dönem sonunda %9.3 olan işsizlik oranı bu yılki OVP’de %8.8 Yani hem daha az istihdam artışı var hem de işsizlik oranı düşüyor bu da kendi içinde son derece çelişkili bir durum.
Enflasyon
Enflasyon oranı 2024 yılında %33 olarak öngörülmüştü geçen yıl hazırlanan orta vadeli programda. Sonra Merkez Bankası önce %36’ya, sonra %38’e yükseltti. Şimdi de %41.5 olarak öngörülmüş. Ben bir hesaplama yaptım yılın geri kalan dört ayında yıl sonunda enflasyon oranının %41.5 olması için aylık artışların %1.07 olması gerekiyor ki bu mümkün değil. Yaz bitti gıda fiyatları yükselmeye başlayacak, okullar açılıyor eğitim masrafları artıyor, diğer taraftan kış geliyor yakacak fiyatları artacak ve bu arada da doğalgaza yapılan zamları, elektriğe yapılan zamları düşündüğümüzde aylık %1’lik fiyat artışı mümkün değil. Bu da şu demek %41.5 enflasyon oranı da tutmayacak. Enflasyonun sonraki yıllarda 2025’te %17.5’e, 2026’da ise %9.7 ile tek haneli rakama inmesi öngörülmüş. 2025 yılında %17.5 ‘luk artış var ama hatırlatmak isterim 2021 yılının eylül ayında bu faiz sebep enflasyon sonuç tezi uygulanmadan ve Merkez Bankası politika faizini indirmeden önce enflasyon oranı %19 idi. Bakıyoruz dört yıl sonra neredeyse aynı noktaya geliyor Türkiye. Diğer taraftan 2026’da %9.7 ile tek haneli rakamla övünüyor iktidar. Ama %9.7 rakamı sadece %10’un biraz altında. Esas itibarıyla enflasyon %3, %4, %5 gibi tek haneli seviyeye inseydi bir anlamı olurdu ama öyle değil. Türkiye 2026 yılından bu yana enflasyon hedeflemesi rejimi uyguluyor ve bütün o dönemlerde enflasyon hedefleri %3-%5 civarında belirlenmiş. Fakat bugün biz 2026’da %9.7 ile tek haneli enflasyona ulaşacağız diye seviniyoruz.
Cari Açık
Cari açığın düşmesi büyük bir başarı gibi sunuluyor oysa rakamları incelediğimizde cari açığın düşmesi ihracat artışından çok ithalattaki azalıştan kaynaklanıyor ama Türkiye’deki üretim ve ihracat yapısının özellikle ara malı ithalatına olan bağımlılığını düşündüğümüzde büyüme ile cari işlemler rakamları arasında ciddi bir uyumsuzluk var.
Bütçe Açığı
Bütçe açığı gene hükümetin en çok övündüğü noktalar içinde. Geçen yıl hazırlanan OVP’de r2023 yılı bütçe açığı 1 trilyon 633 milyar TL ile milli gelirin %6.4’ü idi. Sonrasında 2023 gerçekleşmesi 1 trilyon 375 milyar TL ile %5.2 olarak açıklandı. Hatta Maliye Bakanı övünerek bunun %3.6’sının deprem harcamalarından kaynaklandığını ifade etti. Ama değerli basın mensupları kur korumalı mevduat sisteminin yükü burada yok. 2023 yılında kur korumalı mevduat sisteminin Merkez Bankası’nda oluşturduğu zarar 833 milyar TL. Bu da aslında gerçek bütçe açığının 2 trilyon 208 milyar TL olduğunu gösteriyor. Bu da milli gelirin %8.3’ü oluyor. 2025 yılında bütçeye baktığımızda giderlerin %31, gelirlerin ise %41.2 arttığını görüyoruz ama enflasyon hedefi %17.5. Burada sormak istiyorum. Giderlerdeki %31.4 artış faiz harcamalarından mı kaynaklanacak? Gelirlerdeki %41.2’lik artış önümüzdeki dönemde çok ciddi vergi artışlarının gündeme geleceğini gösteriyor ve Türkiye’nin mevcut vergi yapısı için düşündüğümüzde bunlar dolaylı vergi yani vatandaşın günlük hayatta kullandığı mallar üzerinden alınan katma değer vergisi ve özel tüketim vergisinden kaynaklanacak. Bunun da mevcut gelir dağılımını daha da bozacağı açık.
OVP (2025-2027) Vizyonu Ve Kredibilitesi Olmayan Bir Dokümandır
Burada tabi konuşmamı tamamlarken birkaç soruyu sormak istiyorum çünkü dediğim gibi sunuş içinde bunlar yok. Sıkı para, sıkı maliye ve sıkı gelirler politikasının uygulanmaya devam edileceği söyleniyor, bu hangi tedbirler üzerinden ve nasıl uygulanacak? Sıcak paraya dayalı politika devam edecek mi, edecekse ne zamana kadar devam edecek? Bölüşüm ilişkilerine dair bir perspektif görmüyoruz. Gelir dağılımı nasıl düzelecek? Yoksulluk nasıl azalacak? Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bir konuşmasında ücret ve maaş artışlarının gerçekleşen enflasyona göre değil hedef enflasyona göre belirlenmesi gerektiğini söylediğini hatırlıyoruz. Böyle bir şey söz konusu mudur? Çünkü TÜİK‘in rakamlarının toplumda ciddi anlamda bir güvensizlik yarattığını düşündüğümüzde gerçekleşen enflasyonu bırakıp beklenen enflasyona, hedeflenen enflasyona göre bir ücret artışı son derece sıkıntılı bir durum ortaya koyar. Hele Türkiye’de enflasyon hedeflerin hemen hemen hiçbir yıl tutmadığını düşündüğümüzde ve beklentileri yönetmek için bu rakamların söylendiğini düşündüğümüzde ortaya çıkan sonuç ne yazık ki böyle olacak. Reel kesimin durumu son derece sıkıntılı çünkü enflasyondaki yükselme dolar kurundaki yükselme ekonomideki dengelerin bozulması bir süre sonra reel sektöre de sirayet etti. Ekonomide büyüme hızı aşağı doğru iniyor. Burada reel sektörün durumu ne olacak? KOBİ’lerin, ciddi anlamda Türkiye’de istihdam sağladığını düşündüğümüzde bu alanlarda ciddi politikaların üretilmemesinin bugün var olan istihdam sorununu ağırlaştıracağını ve işsizliği yukarıya doğru çıkaracağını görüyoruz. Zaten şunu da söylemek lazım. TÜİK tarafından açıklanan işsizlik ile gerçek işsizlik, yani geniş tanımlı işsizlik, başka bir ifadeyle atıl işgücü arasında çok büyük fark var. Aslında iş arayan ama iş bulma ümidi için olmadığı için iş aramayan ya da herhangi bir nedenle resmi iş arama kanallarını kullanmayanları eklediğimiz zaman geniş tanımlı işsizlik oranı %29-%30’lara çıkıyor.
Özet olarak 2025-2027 yıllarını kapsayan OVP makroekonomik göstergelerin gerçekçi olmadığı, kendi içinde çelişkili ve uyumsuz olduğu ve bu çerçevede vizyonu ve kredibilitesi olmayan bir doküman olarak gözüküyor. Önümüzdeki üç yıllık dönem ekonomide büyüme hızının yavaşlayacağı, işsizliğin artacağı ve enflasyonun artmaya devam edeceği bir dönem olacak. Uygulanan yanlış ekonomik politikaların yükünü de bu ülkede yaşayan milyonlarca vatandaşımız çekmeye devam edecek.
Teşekkür ediyorum.
YORUMLAR