İzmir Milletvekili Bilici: Yargı içindeki gruplaşmalar anayasal düzen için tehdittir

Yargıtay 3.Dairesinin görevi kötüye kullanarak, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararına rağmen, Can Atalay’ın Milletvekilliğinin düşürülmesi yönünde TBMM’ye yazı gönderilmesine karar vermiştir. Ayrıca Anayasa hükümlerini ihlal ettikleri ve hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullandıkları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Anayasa yargısı alanında hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmek, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini korumak, hukuk devleti ilkelerini tüm kurum ve kurallarıyla toplumda egemen kılmak amacıyla görev yapan Anayasa Mahkemesine karşı yapılan suç duyurusu kabul edilebilir değildir. Anayasanın 153. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere, Anayasa Mahkemesinin kararları yasama, yürütme ve yargı ile gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Ülkemiz 100 yıllık geçmişinde çeşitli darbelere, muhtıralara, askeri rejimlere tanıklık etmemiştir. Bu ülkemizin yargı erkine yapılan hukuksuz, anayasal bir darbedir. Yargıtay, anayasa ve kuruluş kanunu gereğince Anayasa Mahkemesi kararlarını denetleyemez. Açıkça suç işleyen bu üyeler hakkında ivedilikle Yargıtay 1.Başkanlık Kurulu tarafından ceza soruşturması başlatılmalıdır.

Anayasa Mahkemesinin son yıllarda iktidar ve ortakları tarafından sistematik bir şekilde en üst perdeden itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Zaman zaman kapatılmak ile tehdit edilmiş, terör ile ilişkilendirilmiştir. Tüm bu saldırılar ve maalesef yargıdaki kadrolaşma, hukuk sistemimizi çürüterek olayı raddeye taşımıştır. Kurgulanmış ve organize bir kötülük olduğunu düşündüğümüz müdahalenin, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum tarafından desteklenmesi çok manidardır. Yargının tarafsız ve bağımsız olması, hukuk devletinin ve demokrasimizin teminatıdır. Yargının, ideolojilerin veya siyasi fikirlerin arka bahçesi olmamalıdır. Yargı vesayetine, yargı üzerindeki vesayetlere, yargı içindeki ayrışmalara ve gruplaşmalara karşıyız. Ehliyet ve liyakat yoksunluğu ile kadrolaşma anlayışı yargıda taraf olanları saldırganlaştırmakta ve cesaretlendirmektedir. Hakikatten ırak dayatmaları, “güçlünün hukuku hâkim olur, haklının ve zayıfın hukuku çiğnenir” beklentisidir.  Türkiye, ‘’ben ne dersem o olur, anlayışıyla yönetilebilecek bir ülke değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Üstelik bu yaptım olduculuk anlayışı, yalnızca devletin yargı organlarına zarar vermekle kalmamış, ülkemizin uluslararası arenadaki itibarını yerle bir etmiştir. AK Parti’nin mutlak zafer üzerine inşa ettiği toplumu kutuplaştırma siyaseti, dün itibariyle yargıda patlak verdi. Yerli ve milli diyerek, muhalefet partilerine ve her türlü muhalif düşünceye karşı kullandıkları terörist, hain, dış güçlerin maşası, provokatör, vesayetçi, din düşmanı gibi yaftalamalarla toplumu ayrıştıran iktidar, bugünde “Milli Yargı” diye hukuk sistemini zehirlemeye çalışıyor.

Saadet- Gelecek Grubu olarak, demokrasiye ve hukuk devletine yapılan bu darbe girişimini asla ve kata kabul etmiyoruz. Bugün yargı kullanılarak kurgulanan bu hukuk dışı hadise ile yargıya olan güven daha da zedelenmiştir. Yargıtay 3.Dairesi Yargıtay Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüste bulunmuştur. Saadet-gelecek grubu olarak hukuksuzluğa kim maruz kalıyorsa, kimin hakkı alenen ihlal ediliyorsa bunun karşısında duracağız.