Hain Darbe Girişiminin Uluslararası İlişkiler ve Medyaya Yansımaları Paneli İKÇÜ'de Yapıldı

EGEOLAY/İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ), “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” etkinlikleri kapsamında Rektör Prof. Dr. Saffet Köse’nin moderatörlüğünde, “Hain Darbe Girişiminin Uluslararası İlişkiler ve Medyaya Yansımaları” başlıklı panele ev sahipliği yaptı.

Hain Darbe Girişiminin Uluslararası İlişkiler ve Medyaya Yansımaları Paneli İKÇÜ'de Yapıldı
Editör: Ege Olay
15 Temmuz 2021 - 18:52

İKÇÜ Çiğli Merkez Yerleşkesinde yapılan ve İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger’in katılımıyla gerçekleşen paneli; Dışişleri Bakanlığı İzmir Temsilcisi Büyükelçi Naciye Gökçen Kaya, Çiğli Kaymakamı Kaya Çıtak, Çiğli İlçe Emniyet Müdürü Fevzi Yurtseven, siyasi partilerin il temsilcileri, rektör Yardımcıları, dekanlar, akademik ve idari personel ile çok sayıda katılımcı izledi.

“Unutmayacağız, unutturmayacağız”

Panelin açış konuşmasını yapan İKÇÜ Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, milletimizin bağımsızlığına yönelen, Türkiye Cumhuriyeti’nin meşru hükümetini devirmeyi, Cumhurbaşkanı’nın canına kastetmeyi amaçlayan, FETÖ’cü hainler tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan alçak darbe girişiminin yıldönümünde 15 Temmuz ruhunu gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarmanın önemine işaret etti. Prof. Dr. Köse, “251 vatandaşımızın şehit edildiği, 2 bin 700’den fazlasının gazi olduğu bu tarihi bağımsızlık zaferini, şehit olacağını bile bile hain darbecilere son kurşunlarını sıkan Ömer Halisdemir’imizi, geç geleceğim beni merak etmeyin diyerek evlerinden çıkan Ayşe Hanım'larımızı, Denizlerimizi, Abdullahlarımızı, görevleri başında milleti için son nefeslerini veren Demetlerimizi, milletine olan aşkını meydanlarda kahramanca haykıran Prof. Dr. İlhan Varank’larımızı ve daha nicelerini unutmayacağız, unutturmayacağız” dedi.

“Gelecek Nesillere O Hain Gecenin Aktarılmasında Medyanın Gücü Önemli”

FETÖ/PDY terör örgütünün o gece yaptığı kalkışmanın neredeyse 50 yılı içine alan bir hazırlığın neticesi olduğuna dikkat çeken Rektör Köse; “Modern ve ılımlı bir din yaklaşımı ile tüm ülkelerde rağbet gören bu yapı, esasen her toplumda dini kullanmış, yeri geldiğinde takiyye yapmaktan da kaçınmamıştır. Uluslararası alanda yaptıkları ile ülke içinde sempati de kazanan bu terör örgütü, ordu, polis ve yargı gibi devletin kurumlarına nüfuz ederek paralel bir devlet yapısı haline dönüşmüştür. Türkiye’nin NATO ittifakı içerisindeki müttefiklerinin bile tepki vermekte geciktiklerini de gördük Bu yapıyı bu hale getirmekte medyanın etkileri kadar 15 Temmuz’u ve sonrasını yönetmekte medya kullanımının ayrı ve kapsamlı ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Halkın topyekûn mücadele çağrılmasına aracılık edenin de medya olduğu düşünüldüğünde konunun geniş perspektiften ele alınması gerekliliği daha net biçimde ortaya konulmuş olacaktır. Gelecek nesillere o hain gecenin aktarılmasında medyanın etkin kullanılması ise oldukça önem arz etmektedir” diye konuştu.

“Yurtdışında o günü doğru yansıtan hiçbir kuruluş yoktu”

İKÇÜ İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kerem Batır ise uluslararası basının 15 Temmuz’u aktarma biçiminin hayret uyandırıcı olduğunu yurtdışında yaşadığı örnekleri paylaştı. Uluslararası kamuoyunda, sanki devlet başkanı kendine darbe yaptırmış, sonunda da kendisi karlı çıkmış resminin çizildiğini aktaran Prof. Dr. Kerem Batır; “Dışarda o günü doğru yansıtan hiçbir kuruluş yoktu. İlk başlarda bir sevinç, akabinde bir bekleyiş, sonrasında da bir girişim olmamış gibi bir yaklaşım görüyoruz. Darbe girişimi devam ederken ABD medyasında darbecilere hükümetin düşürülmesi ve darbenin nasıl başarılı olabileceğine ilişkin tavsiyeler verildiği bir gerçektir. Eski bir CIA yetkilisi olan Bob Baer, CNN’de yaptığı bir açıklamada darbecilerin “CNN Türk’ü ele geçirmesi gerektiğini söylüyor. Batı medyası da 15 Temmuz’da yaşananları çarpıtarak vermiştir. Kaç vatandaş öldü, kaç sivil yaralandı konularına dair hiçbir şey yayınlanmazken; şu kadar asker tutuklandı, kamu görevlisi işten el çektirildi kısımları yer aldı. YÖK’ün kararıyla girişimden 1 ay sonra akademisyenlerin uluslararası toplantılara katılımlarına izin verilmesi çok isabetli bir karardı. Yurt dışına gittiğimizde bizlere ilk sorulan şey, akademisyenlerin tutuklanıp tutuklanmadığı oldu. Özetle tamamen gerçekleri çarpıtarak oluşturulan bir tablo önümüze çıktı” dedi.

“Darbeler birbirini mayalar”

Gazeteci-Yazar Yusuf Alabarda, “Darbeler birbirini mayalar” diyerek Türk demokrasi tarihine yapılan darbelerin birbirleriyle olan ilişkilerini irdeledi.  Alabarda; “Şayet 15 Temmuz gecesi gerçekleşen kalkışma milletin çıplak elleri ile bastırılmasaydı 15 Temmuz darbesi de 15 yıl sonraki bir diğer darbeyi mayalamış olacaktı. ABD merkezli özel istihbarat ve araştırma kuruluşu Stratfor’un uçak izi yayınlaması, ABD orijinli RAND raporunda ‘iyi planlanmış ama kötü uygulanmış bir darbe’ denmesi, ABD’nin 15 Temmuz duruşunu yansıtmaktadır. FETÖ’nün kuluçka makinesi 28 Şubat’tır. Çünkü 28 Şubat’ta bir model giydirilmeye çalışıldı. Sadece TSK’ya değil bütün topluma bu kıyafet giydirilmeye çalışıldı. Gardıroba bakarak insan portresi belirlendi. FETÖ/PDY terör örgütü 80’den günümüze tüm siyasi iktidarların içine sızdı. TSK içinde MİT istihbarat yapamaz kararını getirdiler. Böylece siyasetin elini ayağını, gözünü tıkadılar” dedi.

“Tekrarlarının yaşanmaması için doğru adımlar atıldı”

Darbelerin tekrarlarının olmaması adına nelerin yapılması gerektiği üzerine yol alınması gerektiğini vurgulayan Abalarda, bu anlamda yapılan düzenlemelerin oldukça isabetli olduğunu kaydetti. Alabarda; “Darbeciler Kıbrıs Türkü'nü faşist Rum liderlerinin siyasetine kurban vermekten son anda kurtaran anlaşmaların imzacıları ve Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurucuları Menderes, Zorlu ve Polatkan’ı vatan haini diye astılar. Hatta yetinmediler, bu alçak darbeyi 20 seneden fazla demokrasi bayramı diye kutlattılar. Emin olunuz ki 15 Temmuz başarıya ulaşsaydı 15 Temmuz’u da bize demokrasi ve özgürlük bayramı diye kutlatacaklardı. Maalesef 15 Temmuz sonrasında bile, birçok siyasetçinin ağzından darbeler devrinin sona erdiğine dair lüzumsuz söylemler duymaktayız. Tarihinde askerî darbe nedir görmemiş devletler dahi bu konuyu ciddiyet ile kontrol altında tutarken, son 60 yılına sayısız darbe ve muhtıra sığdırmış bu ülkede bu rahat söylemler de neyin nesi anlamak çok güç. Öncelikle her demokratik devlette olduğu gibi, silahlı kuvvetler bakanlık çatısı altında olması gereken hiyerarşik düzene sokuldu. Her darbede Ankara ve İstanbul’da Meclis'i ve kritik tesisleri ele geçirmek için defalarca kullanılmış birlikler şehir dışına taşındı. TSK içinde, özellikle general düzeyinde atamaların yapıldığı Yüksek Askerî Şûra’nın yapısı değiştirilerek tüm terfi ve atamalar siyasi iradeye bağlandı. Tüm askerî okullar Millî Savunma Üniversitesi çatısı altında toplanarak profesyonel askerî eğitim denetim ve gözetim altına alındı.  ABD orijinli RAND Corporation gibi bir düşünce kuruluşunun Türkiye’de atılan bu adımlardan duyduğu rahatsızlığı dile getirmesi akıl ile izah edilemese de sebebi anlaşılabilir” dedi.

“Basın 15 Temmuz sınavında alnının akıyla çıktı”

Yeni Asır Gazetesi Haber Müdürü Erhan Gülenç ise darbecilerin 15 Temmuz’da basını yönetmekte zorlandığını, önceki darbeciler gibi bildiri okutarak başarılı olacaklarını sandıklarını ancak durumun beklemedikleri biçimde yürütüldüğünü ifade etti. Gülenç; “O akşam hem sosyal medya hem de ulusal basın bu hainlere karşı tek ses oldu. Halkın sokağa dökülmesinde son derece önemli bir rol üstlendi ve bu süreçten alnının akıyla çıktı. Geçmiş darbelerde sabah kalkıldığında darbenin bildirisi ile uyanan halkın yerine olayı ilk andan itibaren izleyen ve Cumhurbaşkanının medya üzerinden yaptığı çağrı ile sokağa dökülen bir millet vardı. 15 Temmuz’da Darbenin önüne geçilmesini sağlayan adımları medyanın attığını gördük. O akşam TRT’ye CNN Türk’e giden darbeciler hiç beklemedikleri bir yerden vuruldu. Oralarda yapılan direniş, Sayın Cumhurbaşkanımızın sosyal medya platformu üzerinden yaptığı konuşmasının etkisiyle halkımızın darbecilere direnmesi, onlarda beklemedikleri çok büyük şaşkınlık yarattı. Şu ana kadarki darbelerde görülmeyen bir şey, ilk defa halk sahneye çıkarak bu zihniyeti alaşağı etti” dedi.

Panel, konuşmacılara İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger’in teşekkür plaketi sunmasıyla son buldu. Arından katılımcılar 15 Temmuz Sanat ve Tasarım Fakültesi tarafından açılan Fotoğraflarla 15 Temmuz Sergisini gezdiler.  

YORUMLAR

  • 0 Yorum