Bakan Fidan: Garantör olarak sorumluluk almaya hazırız

EGEOLAY/Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına ilişkin, "Biz Türkiye olarak dostlarımızla eş güdüm içerisinde önce ateşkes, sonra kalıcı barışın tesisi için üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Varılacak bir anlaşmanın uygulanması aşamasında garantör olarak sorumluluk almaya da hazırız" dedi.

Bakan Fidan: Garantör olarak sorumluluk almaya hazırız
Editör: Ege Olay
01 Kasım 2023 - 17:09

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile ortak basın toplantısında konuştu.

Bakan Fidan, açıklamasında şunları kaydetti;

Gazze'deki trajedi en önemli gündem maddemizdi. Gazze'de Filistinli kardeşlerimizi en temel haklardan mahrum bırakan yasa dışı kuşatma maalesef devam etmekte. Elektriği ve suyu kesilen, gıda ve ilaç tedariki engellenen Gazzeliler günlerdir ağır bombardıman altındalar. Evleri yerle bir edilen insanlar bütün dünyanın gözü önünde acımasızca ve alenen katledilmekteler. Mülteci kampları, okullar, ibadethaneler, hastaneler bile maalesef hedef alınmakta. İnsanlar yurtlarından tehcir edilmekte. Gazzeli kardeşlerimize yönelik bu insanlık dışı kuşatmalar uluslararası hukukun açıkça ihlalidir. Bu kıyım ve zulüm karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Nitekim cumartesi günü İstanbul'da hep birlikte katıldığımız Büyük Filistin Mitingi Gazzeli mazlumların yanında olduğumuzun en somut göstergelerinden biriydi.

"Ukrayna için ayrı, Filistin için ayrı standart olamaz"

Türkiye olarak kim tarafından ne amaçla yapılırsa yapılsın masum sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir suretle tasvip etmediğimizi her zaman her platforma dile getirdik. 7 Ekim'den bu yana batılılar dahil ilgili taraflara yoğun bir diplomasi trafiği içindeyiz. Her meselede ilkeli ve hakkaniyetli davranmayı esas alıyoruz. Ukrayna için ayrı, Filistin için ayrı standart olamaz. Adil bir dünya istiyorsak her zaman ilkeli ve tutarlı davranmak zorundayız.
İsrail'in girdiği yanlış yoldan bir an önce dönmesi şiddete son vermesi gerekiyor. İsrail, şiddet yoluyla güvenlik tesis edilemeyeceğini artık anlamalı. İsrail, Filistinlileri görmezden gelerek daha fazla kan dökerek bir yere varılamayacağını anlamalı. Cumhurbaşkanımızın dün bir kez daha vurguladığı üzere Gazze'de bir an önce ateşkesin sağlanması ardından da kalıcı barışa giden yolun açılması gerekiyor. Bazı ülkelerin Gazzedeki kıyıma aleni destek vermesi şiddeti teşvik etmesi kabul edilemez. GazzeI'deki insanlık dramının bölge ülkelerini de etkisi altına alacak bir savaşa dönüşmesini istemiyoruz. Bu nedenle bölge içi ve bölge dışı tüm aktörleri kalıcı ve adil barışı teşvik etmeye çağırıyoruz.
Bu bölgenin aktörleri olarak bölge sorunlarımızın çözümünü başkalarına havale etmemeliyiz. Politika geliştirip kapasitemizi ortaya koymayı başarmalıyız. Çözüm odaklı alternatif görüşlerin ele alınabileceği bir zemin oluşturmamız gerekiyor. Uluslararası Barış Konferansı'nın bu iş için en uygun platform olacağını düşünüyoruz. Biz Türkiye olarak dostlarımızla eş güdüm içerisinde önce ateşkes, sonra kalıcı barışın tesisi için üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Varılacak bir anlaşmanın uygulanması aşamasında garantör olarak sorumluluk almaya da hazırız. Tüm bu çabalarımızın amacı 67 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip egemen Filistin devletinin kurulmasıdır. Filistin için de, İsrail için de huzura kavuşmanın yolu iki devletli çözümden geçiyor.
 

Türkiye olarak savaşın başından beri bildiğiniz gibi iki ana kulvarda diplomatik ve diğer çabalarımız devam etmekte. Bunlardan birincisi hali hazırda devam eden insanlık dramının, felaketin bir an önce ateşkes yoluyla ve insani yardımlara müsaade edilmesini sağlanmasıyla bir son bulması en azından daha fazla acıya yol açılmaması için gösterdiğimiz çabalar. Bunu uluslararası toplumun diğer üyeleriyle ve organlarıyla beraber gösteriyoruz. Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi, Afrika Birliği, Birleşmiş Milletler kümesinde olan bütün ülkelerle yoğun bir diplomasi trafiğimiz var. Bunlarla beraber hem ateşkesin hem de insani yardımların içeriye götürülmesi için neler yapılabilir çalışmaya devam ediyoruz.

"AB, maalesef ateşkes ifadesini duymak istemiyor"

Gönül isterdi ki bunu Avrupa Birliği ile de aynı şekilde yapabilseydik. Ama Avrupa Birliği topluca aldığı pozisyon gereği maalesef ateşkes ifadesini duymak istemiyor. İnsani yardımlarla ilgili herhangi bir zorlayıcı bir baskı uyulayıcı zemini de kabul etmiyor. Onların durduğu yer ABD ile beraber bildiğiniz gibi İsrail'in şu anda yürüttüğü askeri harekatın yine İsrail'in takdir edeceği şekilde devam etmesi. Tabi bu hem kendi toplumlarında hem bölgede çok ciddi bir krize yol açmakta. Özellikle doğu ve batıda son zamanlarda gördüğümüz gibi yoğun bir toplumsal hareketliliğin insanlık vicdanının protesto yoluyla buna baş kaldırdığını, her türlü yöntemle bunu ifade ettiklerini görüyoruz.

Özellikle medyada, sosyal medyada, çeşitli sivil toplum kesimlerinin bu insanlık dramına yönelik kendi tepkilerini ortaya koymalarını da açıkçası takdirle karşılıyoruz. İnsanlığın en azından elinden bir şey gelmediği bir yerde diliyle, kalbiyle, gönlüyle bir tavır ortaya koymasının son derece asil bir insanlık davranışı olduğunu düşünüyoruz. Bu çerçevede yürütülen çalışmalar belli noktalarda baskı oluşturmakta. Artık batı bu noktada moral üstünlüğünü kaybetmiş durumda. Bundan sonra gidecek bir yer yok. Daha fazla insanın, zulmün devam ettiği ve buna da kılıf üretilmeye çalışıldığı bir noktada ortaya konan bütün mazeretler artık tükenmiş durumda. Artık sahici bir barış için ne yapılabilir ona yoğunlaşmak gerekiyor.

Biz daha önce de söylemiştik birinci ve ikinci Gazze savaşlarında da Türkiye olarak özellikle ateşkesin sağlanmasında Cumhurbaşkanımız birinci Gazze savaşında Başbakandı daha sonra Cumhurbaşkanıydı yine o zaman da bizleri görevlendirmişti. Yoğun bir çalışma içinde ateşkese katkıda bulunabilirmiyiz diye ilgili taraflar nezdinde mekik diplomasisi yapıyorduk. Bugün üçüncüsü yaşadığımız bu büyük savaşta geçmişten çıkardığımız dersler ışığında ortaya koyduğumuz bazı teklifler var. Bu teklifleri de dostlarımızla paylaşıyoruz. Bunun da gerçekten kabul gördüğünü görmekten mutluluk duyuyoruz. Onlar, sürekli dillendirdiğimiz konular.

"Coğrafi olarak çatışmaların yaygınlaşmasına ilişkin endişelerimiz var"

Ateşkesi şu anda hemen istiyoruz olsun ama buna kalıcı çözüme yönelik çalışmalar eşlik etmedikçe bu şiddet sarmalının belli bir müddet sonra tekrar ortaya çıkacağını öngörmek zor değil. Birincisinde, ikincisinde ateşkes oldu. Üçüncüsünde biz çözüm bulmazsak ateşkes sonrası tekrar problem olacak bunu görüyoruz. Kalıcı çözüm bulunması gerekiyor. İsrail'in ve bazı müttefiklerinin kalıcı çözümden anladığı, tehdit olarak gördükleri Filistinli silahlı unsurların ortadan kaldırılması formülü. Bu hiç bir zaman güvenlik getirmeyecek. Burada hem İsrail Devleti'nin hem batılı toplumların, siyasi çevrelerin şu gerçeği kabul etmesi gerekiyor. Filistinlileri tatmin edecek bir çözümün ortaya konması ve bölge ülkelerinin de burada sorumluluk alması yönünde bir çözümü kabul etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde bu şiddet sarmalı kendisini bölgede üretmeye devam edecek. Coğrafi olarak çatışmaların yaygınlaşmasına ilişkin endişelerimiz var.

"Ateşkes ve barış her zamankinden daha elzem bir hale gelmiş durumda"

Bölgedeki başka silahlı unsurların eğer şartlar değişmezse çatışmaya müdahil olabileceklerine ilişkin güçlü emareler olduğunu mevkidaşım da paylaştı. Böyle bir gerçeklik karşısında ateşkes ve barış her zamankinden daha elzem bir hale gelmiş durumda. Bölgemizde biz istikrarı, ekonomik kalkınmayı, refahı ararken sürekli kendini tekrar eden bir şiddet sarmalı içinde bulunmak görmek istediğimiz stratejik bir denge değil. Bunu değiştirmek için her türlü diplomatik çabayı kullanma yolunda Cumhurbaşkanımızın büyük bir iradesi var. Özellikle liderler diplomasisi ile bu konuda Türkiye'nin oynayabileceği rol varsa onu oynama konusunda tereddüt etmiyoruz.(TRTHABER)


YORUMLAR

  • 0 Yorum