Savaş Yılmaz

Savaş Yılmaz

[email protected]

Barışı İdeolojilere Kurban Etmemeliyiz

11 Mayıs 2025 - 15:08

Öncelikle şunu söylemeliyiz ki barış her şeyden önemlidir, herkes desteklemeli ve barışı İdeolojilere kurban etmemeliyiz. Hangi insana sorsanız, ben haklıyım der. Hangi topluma sorsanız, biz haklıyız der. Hangi ideoloji, kuruluş, parti ve ülkeye sorarsanız sorun, biz haklıyız ve karşı taraf haksız der(!) Gerçekten kimse de ben haksızım demez, gidip katillere bile sorsanız, onlar bile biz haklıyız derler ama işin arka tarafında ise belli bir haksızlığın olduğu apaçık ortadadır. Örneğin bugün Atatürkçüler'e sorsanız, biz haklıyız derler ve en doğrusunu biz biliriz derler veya Erdoğan taraftarlarına sorsanız, onlar da aynı cevabı verecektir. Demek ki ortada bir haksızlık var ve bu haksızlık geçmişten, günümüze gelen bir haksızlık olarak değerlendirilmelidir diyenler var ve ben de kısmen katılıyorum bu söylenenlere.

Geçmişten, günümüze horlanan kesimlerin çoğu intikam amaçlı hareket eder ve bazıları da intikamdan daha çok, herkesin eşit olduğu bir yapıyı tercih eder. Şimdi şunu iyice adlandırmak lazım ve ne olduğunu bilmek lazım, sistemle sorun yaşayan herkesin, sisteme itiraz etmesi en doğal haktır demokrasi olan ülkelerde, yalnız devleti temelinden yıkmak gibi bir anlayışı ve sokak savaşlarına varacak bir eylem çeşitliliği tabii ki kabul edilemez. Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana insan trajedileri yaşanmıştır ve bu olaylar da ise sistemi kabul etmeyen veya yanlış olduğunu söyleyen insanlar ve o insanlara destek verenler, ya katledildi veya cezaevlerine atıldı ve demokrasiye geçiş hep ertelendi.
Devleti ve devletin sistemini eline alan hep ceberrut gibi mi davranacak peki? Atatürkçü'yüz diyen askerlerin, DGM'lerin, jitemin, Anayasa mahkemesinin parti kapatmaları, liderlere siyasi yasak getirmesini ve insanlara nasıl eziyet edildiğini az buçuk araştıran bilir ama burada şöyle bir gerçek var ki tuttuğu tarafın yanlışını görmeyen insanlara laf anlatmak çok zordur. Chp ve sahip olduğu ideoloji eskiden şöyle şeyler yaptı dediğinizde ise bıyık altından gülümseyerek lafa girerler, aynı durum karşı taraf içinde yani Ak parti tarafı içinde geçerli, hâlbuki geçmiş yıllara bakmadan ilke ve inkılapları savunmak, şimdikiler gitsin de eski sistem gibi olsun diyenlerin tamamı demokrasiye özlem değil de kendi ideolojilerinin gücü eline almasını savunuyordur. Geçmişin yanlışlarını anlamlandırmadan, şimdiki yanlışları anlayamayız çünkü bu sistem bir çark gibidir, çarkın dişleri ne kadar değişse de çark yine aynı şekil döner.
Ya topyekûn yanlışlarımızı kabul edip, senin, benim, bizim, sizin demeden doğru yolu bulacağız veya bazen onun ideolojisi başa gelecek ve onun sözü kanun olacak veya birbirimizle didişmekten, ülkenin ve toplumun gelişimini unutacağız. Yolsuzluk ve hırsızlık siyasetimize bu zaman diliminde bulaşmadı, cumhuriyet kurulduğundan bu yana bu durum hep vardı, bazıları çok götürdü ve bazıları da kendinde az ama sonuçta en küçük beldedeki yönetici koltuğundaki kişi de fırsat bulduğunda götürüyor ve diğerleri de ama önemli olan ise bunun utanılacak bir durum olmaktan çıkıp, adeta görev haline gelmesidir(!) Kimin ideolojisindeki parti yolsuzluk yapıyorsa, o taraf ses çıkarmıyor çünkü kendi laf ederse, ideolojisini savunduğu parti zora girermiş, evet böyle düşünenleriin sayısı ülkenin neredeyse yüzde 80'i. Ak Parti'de olsa, Chp'de olsa ve başka partilerde olsa, bir yanlış varsa dile getirilmeli. Statükocu gibi davranmak hiç kimsenin faydasına değildir. Haksızlık kimden gelirse gelsin, hep karşı durmak lazım. Ayrıca şunu belirtmek gerekir ki sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli Kürt sorununa çözüm getirdiği takdirde, ülkenin gelmiş geçmiş en büyük liderlerinin başında olabilirler çünkü hem dış ve hem de iç dinamikler, Türkiye'nin gelecekte bir savaşa gireceğine veya zorla sokulacağının farkındadır. Bu yüzden Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan ve Öcalan arasındaki görüşmeleri ve örgütün silah bırakmasını herkes desteklemeli. Gencecik insanların kefenlere sarılı tabutlarını kimse görmek istemiyor ve ideolojilerden daha büyük bir meseledir bu.
İki ideoloji arasında kalmak terdihimiz olmamalı, iki ideolojiye de Allah gibi bakılmamalı ve hataları, kusurları varsa dile getirilmeli ve kimseyi peygamberleştirmeye de gerek yok. Demokrasi için değil de kendi ideolojilerinin yönetildiği bir ülke olmak isteyen iki grup var ve kendilerine yanlışları söylendiğinde ise iki tarafında tepkisiyle karşılaşmak en doğal hal aldı. Adalet isterken, demokrasi talep ederken bile geçmişte yapılan zulümleri unutmamak lazım ama ülke öyle iki ucu keskin bıçağın üzerindeki, artık hiçbir söz ve eylem kimseye etki etmiyor. Maalesef biz gazeteciler iki tarafın tepkisinden dolayı ve bizi koruyacak hukukun eksikliğinden dolayı rahat konuşamıyoruz ve zaten bu ülkede gazeteciler hiçbir zaman rahat konuşamadı! Ne sizdeniz, ne onlardan ve biz tam demokrasi, adalet ve hukukun üstün olduğu bir ülkeye sahip olmak istiyoruz. Kişilerin ululaştırıldığı sistemi değil de toplum ve sisteminin yüceltildiği bir sistemden yanayız. İslami kesim, Kemalistler, Komünistler, Kürtler, Türkler vb. tüm kesimlerin temel ve haklarının güvence altına alındığı bir hukuk nizamının sağlanması lazım. Kürtler dediğinizde, hemen zıplamayacak diğer ırklar, Türkler dediğimizde ise hemen diğer ırklar zıplamayacak veya Kemalist ve İslami kesim için de aynısı geçerli. Ama böyle bir şeyin çok zor olacağının farkındayım ve ütopik bir düşünce olduğunun da farkındayım ama böyle olmadan da hiçbir şeyin düzelmeyeceğinin de farkındayım.
 
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum