Sibel Bingöl

Sibel Bingöl

[email protected]

Bu Sesi Hâlâ Duymayan Kaldı mı?

04 Nisan 2023 - 14:25 - Güncelleme: 04 Nisan 2023 - 16:07

Ülkemizde Ocak 2023’de TOLGA BARE
İle Başlayan

Dil Seferberliği Var!

Dilimize, kültürümüze sahip çıkan, üreten, sıradanlıktan fark yaratarak öne çıkan, bayrağımız, vatanımız için, gençlerimiz için bulunduğu ortama katma değer sağlayan; işine sanat katan dil gönüllüsü,
Tolga BARE.

Bütün konuşmalarına: “Dili Güzeller” hitabıyla başlıyor. İnstagram ve YouTube sayfasında ne kadar konuşması varsa dinledim. Günün sonunda zihnime bir isim düştü: Türk Edebiyatı’na, Türk Dili’ne ve tiyatroya değerli katkılarıyla ölümsüz yazarlarımızdan “Erhan BENER”

Tolga Bare’de, Erhan Bener’in ruhu var.

Sanat ve İletişim topluluğu
Konuşmacı, yazar.
Kurumlara özel eğitim planlamaları
Ajanstan Adamlar Medya kurucusu
Ankara Diksiyon kurucusu
Dil Gönüllüleri kurucusu
Türkiye Profesyonel Koçluk Merkezi kurucu ortağı
Devlet Tiyatroları 
TRT 
Yanlış Numara ve Disconnected oyunlarının yazar ve yönetmeni.

Tolga BARE ile biraz sonra bu söyleşimizle Türkçemizi nasıl korumamız gerektiğini ve dilimiz için değerli katkılarını konuşacağız.

Kendimden örnek vermek istiyorum: Muhteşem yerine eşsiz, stres yerine hicran, start yerine başla; röportaj yerine artık söyleşi sözcüklerini kullanıyorum. İlk başlarda ifade biraz zayıf geliyordu fakat şimdi alıştım. Doğru bildiğimiz yanlışları fark ettirdiğiniz için öncelikle çok teşekkür ediyorum.


 
Tolga Bare: Rica ederim. Fayda görmenize sevindim.
 
-Tolga Bare’yi Türkçeyi yabancı kelime istilasından kurtarmaya çalışan dil gönüllüsü olarak artık milyonlar tanıyor. Siz anlatır mısınız, Tolga Bare kim, neler yapıyor? 
 
Tolga Bare: O kadar tanıyan var mıymış? Sevindim.
Genelde gün dört bölümde ilerliyor. Okuma, çalışma, üretme ve dinlenme. Doğal olarak zaman zaman bu sıralama değişebiliyor. Üretmek, çalışmak değil mi diye merak edenler de olacaktır. Bizim üretim süreçleri farklı ilerliyor. Bir yandan diksiyon üzerine çalışmalarda yenilik katmak, bir yandan da ajans ve diğer marka işlerimiz. Böyle özetleyebilirim.
 
Siz, bir çaba, gayret içerisindesiniz. Kendi kültürümüze, dilimize sahip çıkmanız ve sesinizi profesyonel bir ifadeyle duyurma gayretiniz, çok değerli.
-Sizi etkileyen neler oldu? Nasıl başladı bu savaşınız?


“Kendinizi, toplumunuzu ve ülkünüzü ifade edebileceğiniz gerçek araç, dildir.”

Tolga Bare: Bunu bir savaştan çok bir birliktelik olarak görüyorum. Eğer bir bireyde millî duruş ve kimlik varsa, bunun en büyük işaretçisi olarak dili benimsemektir. Kendinizi, toplumunuzu ve ülkünüzü ifade edebileceğini gerçek araç, dildir. Üstelik, bunu zorlama ya da dayatma ile de yapamazsınız. Nasıl ki bir yemekten hoşlanmayanlar varsa, bir dili de benimsemek istemeyenler olabilir. Birine “Sen neden millî hislerine uygun davranmıyor, Türk gibi konuşmuyorsun?” diyemezsiniz. Değilse, konuşmaz. Takdir onundur.
Yolculuğum ise 1986 yılında bir tiyatro eserinde rol almakla başladı. Orada sözcüklerin anlam değerlerini de keşfetme şansım oldu. Devamında yazım ve söylemde eserler üretmeye çalıştım.
 
TRT Ankara Stüdyoları zamanlarının da bunda büyük katkısı olmuştur. O dönemlerde TRT halen bir okuldu. Şimdi neler oluyor, ne yapılıyor? Takip edemiyorum.
 
-Yanlış Numara- Disconnected oyunlarının yazar ve yönetmenliğini de yaptınız. Gündeminizde yeni bir tiyatro oyunu var mı?
 

Tolga Bare: Aslında 4 oyun yazdım. Bunlardan ikisi sahnelendi. Her zaman kıyıda bekleyen oyunlar da var.
Yazarlık, vücudunuza işleyen ve her an canlanmayı bekleyen virüs gibi. Bir yanınız dursa, diğer yanınız “Haydi” der. Bunun için sahnelenebilecek algının da olması gerekiyor. Aksi halde, tek temsilde kalma olasılığınız var. Malum.”
 
-Ziya Gökalp’in müstehase yani ölü kelime olarak dikkat çektiği bir konu var: Eski Türkçe’de olup kullanılmayarak ölü duruma gelen sözcükler. Özellikle yazarlar dikkat çekmek için yabancı kelimelerle vurgu yapmaya çalışıyor.
Bu ölü hükmü verilen kelimeler bize şu an çok yabancı, dilimizde olup da yabancı gelen bu kelimelerin kullandıkça, türetildikçe, tekrar hayata dönme şansı olur mu?


“Özünde sözcükler, yaşam işaretçileridir”

Tolga Bare: Bir sözcük toplumda yer bulmadıysa, az önce ifade ettiğim gibi dayatma ile canlandıramazsınız. Demek ki bir maya var. Bu maya tutmadığında olmaz. Ne yapmalıyız? Hamuru baştan karıp, yeni bir sözcük türetmeliyiz. Örneğin siz, sözcük yerine kelime demeyi tercih ediyorsunuz. Böyle söylüyorsunuz. Demek ki sizin için “Sözcük” ölmüş ya da ölmeye yüz tutmuş. Buna ne engel olabilir?
Özünde sözcükler, yaşam işaretçileridir. Yaşamınızda olmayan bir sözcüğü, dilde de canlandıramazsınız. Gönül ister ki; toplumda yer bulacak “Bilgisayar, yazıcı” gibi sözcükler için daha iyi çalışılsın ve o sözcükler doğru kanallardan iletilsin, sunulsun.
Zamanında kısa bir dönem böyleydi. Türkçe konuşmak modaydı.

Dilerim bu moda da giyim modası gibi kendini tekrar eder.

 

-Gönül, sadece bizim dilimizde olan bir söz başka hiçbir ülkenin dilinde olmaması çok güzel değil mi? Bize gerçekten dilimizin güzelliklerini fark ettiriyorsunuz, öneriniz nedir? Nasıl köklü bir iyileşme yapılabilir? 

 “Belki de bu küçük görünüşlü büyük virüslerden arınmalıyız.”

Tolga Bare: Onu hayatta olsaydı da “Gönül” sözcüğü hakkında herkesi aydınlatan Oktay SİNANOĞLU’na sorabilseydik.

Değişim için benim öngörüm medya etkisinin güçlendirilmesi. Moda olan yabancı sözcükler yerine, gençlerimize ve olgunlara Türkçe konuşmayı özendirecek işler yapmalıyız.
Bu en başta kendi yaşantımızdan başlamalı.
Eğer bir kişi telefonda görüştüğü arkadaşıyla vedalaşırken “Bay bay” diyorsa, durup bir düşünmesi lazım. Ben neden İngiliz dilinde “Hoşça kal” diye geçen bir sözcüğü; üstelik iki kez tekrar ederek söylüyorum? İngiliz duysa güler. Türk duyunca hoşuna gidiyor.
Belki de bu küçük görünüşlü büyük virüslerden arınmalıyız.
 
-Bir akademisyen “toksit ve virüs insan” tanımlamasını kullandı, siz hemen toksit yok Türkçemizde dediniz. Hatta YouTube sayfanızda klavye için de tuşluk olabilir gibi tepkileriniz var, sizce biz Türkler dilimize sahip çıkabilecek miyiz, okullara ders olarak verilmesi gerekmiyor mu? Gençlerimiz her geçen gün uzaklaşıyor dilimizden, kurtarmaya nereden başlamalıyız?
 
Tolga Bare: Olmayana “Yok” demeyeceksek, ne diyelim? Aslen ben Toksik yok dedim. Onu da belirtmekte yarar olabilir. Toplum bazen kendini akışa bırakıyor. Ancak akan ne yazık ki su değil. Hatalı sözler, sözcükler. Birinin de sözlüğü açıp bakması “Bu ne diyor?” diye sorması iyi olur diye düşünüyorum.
Şimdilik, denk geldiğim paylaşımlarda bunu yapmaya çalışıyorum. Herkese öneririm.
Okullarda ders konusu en büyük talep. Biz de bunun için Dil Gönüllüleri ile elimizden geldiğince okula ulaşıp, gençlerimize ücretsiz eğitimler veriyoruz.

-Yabancı sözcükler sizce dilimizde ki hangi açıktan yerleşmiş olabilir? Fiillerin yardımcı ekler alması, fazlaca ana sözcüğün çoğaltılması doğru mu?

Tolga Bare: Dilde görünen kayda değer bir açıktan söz edebilmemiz için, dile gelen yabancı sözcüklerin kullanılabilir Türkçe karşılıklarının olmaması gerekiyor.
Pek çok sözcüğü incelediğimizde, Türkçesi var diyoruz.
Örnek vermek gerekirse: Aperatif yerine atıştırmalık, alternatif yerine seçenek, jenerasyon yerine nesil, global yerine küresel sözcüklerini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ben şimdi herkes Aşk sözcüğünü bırakıp Sevi desin desem, toplumda yer bulmayabilir. Ancak saydıklarım pek tabii kullanılabilecek, söylenebilecek sözcükler.

Yazı dilimizden bahse ise hiç başlamayalım. O çok daha kötü durumda.Ünlü harflerimizi sekizden geriye sayarak toprağa veriyoruz.
 
-Türkçe sözlükle ilgili de dikkatimi çeken bir durum var: Sizinle söyleşimiz için sözlük aldım fakat ilk dikkat etmem gereken hususu sonradan fark ettim, mesela a harfiyle ilgili o kadar az bilgi varki sözlükte, (çözümü TDK uygulamasını telefonuma indirerek buldum) Türkçe bu nedenle mi bize yabancılaşıyor çünkü yeterli fiil bulamayınca derdimizi yabancı sözcük ve tamlamalarla anlatıyor olabilir miyiz?



Tolga Bare: Hatalı sözlük seçmiş olabilirsiniz. Önerim en az iki sözlük bulundurmanız. TDK Büyük Türkçe Sözlük tek başına yeterli olmayabilir. Yanında belki bir Dil Derneği Sözlüğü ya da Kubbealtı Lûgatı da edinmeli.
Hoş, hangi dil vardır ki 8 sözlüğü olsun.
Bizim bunu acilen düzenlememiz, tüm sözlüklerimizi derleyerek bütün hale getirecek bir kurul oluşturmamız gerekiyor.
 
 -Konunun bilim boyutu nedir, üniversitelerin, dilbilimcilerin bu konuda bir yaptırımı yok mu? Biraz ihmal ve işin kolayına kaçmışız diyebilir miyiz? 
 
Tolga Bare: Onu dilbilimcilere soracaksınız. Ben bilmem.
 
-Dilimiz Osmanlı Türkçesinin devamı diyebilir miyiz? Dil Dergisi yazarlarından Hamza Zülfikar: Bu dil geçmişte resmî dil, devlet dilidir. Bu bakımdan Osmanlı Türkçesi için ölü dil yerine “klasik dil” terimini kullanmak daha doğru olur” diyor. Sizce ne yapmalıyız Osmanlı Türkçesinden hâlâ binlerce söz var dilimizin ucunda başka ülkelerden alacağımıza kendi özümüze dönme şansımız var mı?
 
Tolga Bare: Söylerken “Türkçe” diyorsanız… Türkçedir. Değil mi?
“Osmanlı Türkçesi” diyorsunuz.
Demek ki, Türkçe!
Yazımda Arapça ve Farsça vardı. Doğru. Bir dilin tam olarak ölmesi için, sözcüklerini kullanan (söyleyen) topluluğun bundan vazgeçmesi gerekir. Kim diyebilir ki üçüncü abecemizden sözcük kalmamıştır? Nasıl ki önceki abeceler, bir sonrakine miras sözcükler bıraktıysa, Osmanlı Türkçesi de bize miras sözcükler bırakmıştır.
Bugün Arapça ve Farsça sözcükleri çıkararak kendinizi ne kadar sağlıklı ifade edebilirsiniz? Bilmiyorum.
Bir sadeleşme ve geçiş süreci olmalı mı? Bunu da alan uzmanlarının değerlendirmesi gerekir.
Ancak ben en büyük kötülüğü, İngilizce’nin yarım yamalak Türkçeye dahil edilmesinde görüyorum.

Herkes telefon görüşmesini “Baybay” diye sonlandırıyorsa, ortada bir yanlış var demektir.
 
-Yöresel dillerimiz ile ilgili kültür tutkalımız” demiştiniz. Misal: “yüngül”  saf, karakterli/ hafif demek. Anadolu’da hâlâ kullanılıyor ben de çok ifade ediyorum. Yöresel şiveli konuşmalar çok sempatik değil mi? Her yörenin konuştuğu ürettiği kelimeleri de Türk Dil Kurumu sözlüğümüze eklese nasıl olur, ya da sizce neden böyle bir arayışa girilmedi? 
 
Tolga Bare: Sözlükte var. Genel ağ (internet) sayfalarında sozluk.tdk.gov.tr adresinden ilgili alanı seçerek taratabilirsiniz.
 
-Etkili konuşmanın sırrı nedir, nasıl kendimizi geliştirip yenileyebiliriz?
 
Tolga Bare: Ana konu sesinizin işitilebilirliği. İsterseniz dünyanın tüm sözcüklerini doğru söyleyin, eğer sesiniz duyulmuyorsa, bir anlamı yok.
Bugün pek çok kişi içine konuşuyor. Sanırsınız, kendi iç sesi dış sesine baskın geliyor. Öncelik bu olmalı. Kişi kendini duyarak ve farkında konuşmalı. Ne diyorum, seçtiğim sözcüklerin anlamı nedir?
Sonrasında elbette beden dili. Bedeniniz ve yüzünüz nasılsa, sözünüz öyle olur. Duruşa da dikkat etmek gerek.
Son olarak; mümkün olduğunda doğru dile kulağı doldurmak gerekiyor. Bu devirde zor olsa da… Bir yayın ya da doğru kişileri takip ederek edinilebilecek sözcük söylemleri, kişinin gelişiminde büyük katkı sunabiliyor.
 
-Kurucusu olduğunuz Ankara Diksiyon ve Dil Gönüllüleri çalışmalarınızdan bahseder misiniz, neler yapıyorsunuz? 
 
Tolga Bare: Ankara Diksiyon’da hem başkentimiz hem de dünya genelinde katılımcılarla bir araya gelerek eğitimler düzenliyoruz. Bizden önceki kurumlardan yeni olmamıza karşın, büyük bir güven ve yüzde yüze yakın memnuniyet oranı yakalamaktan yana da mutluyuz. Her dönem çeşitli eğitimleri bazen çevrim içi, bazen de yüz yüze düzenliyoruz.
Dil Gönüllüleri ile de Anadolu’daki devlet okullarımız ve afetten etkilenen gençlerimizi en baştan ücretsiz kabul eden misafirogrenci.org oluşumundaki özel okul öğrencilerine ulaşıyor, destekçilerimizin katkılarıyla, okuldan hiçbir maddi adım beklemeden eğitimler veriyoruz.
Elbette bu çalışmalarda katılımcı sayısı ve talep bölgesinde oluşan Dil Gönüllüsü destekçi sayısını da öncelik vermek zorunda kalıyoruz. Henüz gönüllü sayımız, tüm okullara ulaşmak için yeterli değil. Her ay elimizden geldiğince bölge okuluna giderek, eğitimlerimizi düzenliyoruz.
 
 -Dil gönüllüsü olma fikri nasıl doğdu, gönüllü olmak için neler yapmamız gerekiyor? 
 
Tolga Bare: Gençlerimiz konuşmasını bilmiyor, kendilerini doğru ifade edemiyor” diye onca mesajdan sonra, birilerinin bir şey yapması gerektiği aşikârdı. Bu referansla yola çıkmaya karar verdim. Duyurdum, duyuruyoruz. Tek yapılması gereken www.dilgonulluleri.com üzerinden destek vererek, daha çok bölgeye ulaşmamızın sağlanması. Tek beklentimiz bu. Karşılığında da Ankara Diksiyon markamızın atölyelerine ücretsiz katılım hakkı veriyoruz.
Şunu da belirteyim, biz bir bağış toplama yeri değiliz. Tüm desteklerin karşılığında fatura kesiliyor. Destekçilerimiz, bu işlemleriyle bizim eğitimlerimizi satın almış oluyor.
Karşılığında bir de isme özel belgeye sahip oluyorlar.
Bir de anımı paylaşmak isterim. Amasya’da Dil Gönüllüleri destekleriyle gittiğimiz bir okulda, okulun müdürü: “Hocam sahneye çıkan gençlerimizden biri afetzede idi. Geldiğinden beri yüzünün ilk kez güldüğünü gördük” dedi. İşte tam da o an ne yorgunluk kalıyor ne stres.
Her bir destekçimize bunu sağlamayı sürdürdükleri için teşekkür ediyorum.
 
-Hiçbir ücret almadan okullarda öğrencilere ve öğretmenlere dilimizi anlatıyorsunuz, maddi kaynakları nasıl sağlıyorsunuz? 
 
Tolga Bare: Bunda kurum sponsorlukları (destekçileri) önemli. Eğer özel sektörden bir kurum desteği yoksa, eğitimlerin verilmesi için destekçilerimizden biriken tutarı ben tamamlıyorum. Şimdilik, en büyük dil destekçisi benim diyebilirim.
 
-Kitabınız, Önsöz. Bu çok dikkat çekici bir kapak, farkındalık yaratmanız… bu baskılar dikkat çekmek uğruna yapılan lüks kapat tasarımları gibi bu konuların biraz içinde olan biri olarak diyebilirim ki sıradanlıktan sıyrılıp daha güçlü bir farkındalık yaratmak mümkün değil. Önsöz inanılmaz. Zaten kapakta verdiğiniz bilgi: “Editör önsöz yazmam gerektiğini söyledi, Önsöz. Kitaba geçebilirsiniz”
Kitabınızın içeriğinden biraz bahsetmeniz mümkün mü?



 Tolga Bare: Mümkün değil. Kitapların konusunda bahsedilmesi bana yanlış geliyor. Alıp okunmalı. Her kitap, bireyde farklı konu oluşturabilir. İyi okumalar diliyorum.
 
 -Cumhuriyetimizin 100. Yılının ışığında okuyucularımıza son olarak bir mesajınız var mı?
 
Tolga Bare: Mesajın sahibi ben olmayayım isterseniz. Başka bir mesajı paylaşalım: “Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Türk dili, dillerin en güzellerindendir. Yeter ki bu dil, şuurla işlensin. Ülkesini, milletini ve istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” diyor Mustafa Kemal ATATÜRK.

Nice yılların olsun Cumhuriyet!

 

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Arzu KAYA
    1 yıl önce
    Emeğiniz için teşekkürler
  • Sibel Yılmaz
    1 yıl önce
    Arzu Kaya Hanım, Ben teşekkür ederim. Bu arada yanlış butona bastım yorumunuzu beğenmemek mümkün değl.